Hesabınız Varmı?

29 Nisan 2010 Perşembe

AMAÇ HASIL OLDU: TSKYA GÜVEN YERLERDE

Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti:
Ordu bu ülkenin namusudur.
Hele Türkiye gibi bir ülkede ordu, hem Cumhuriyetin hem demokrasinin hem de İslam’ın garantisidir.
Ordumuzun büyüklüğü, askerimizin kahramanlığı bazılarına batmakta!
AB-ABD başta olmak üzere çeşitli dış ve iç çevreler ısrarla asker sayısının ve ordunun etkinliğinin azaltılmasını istemekte.
**
Altı yüz bin kişilik ordunun içinde elbette farklı düşünenler olacak, farklı gruplar olacak.
Söz gelimi türbana taraftar olan da ona karşı çıkan da olacak.
Bu kadar büyük bir kurumda suça meyledenler de olacak.
Suç işleyen varsa sistem içerisinde cezasını bulacak.
Ama kutsal bildiğimiz, peygamber ocağı dediğimiz, kınalı koçları törenlerle uğurladığımız bu yüce kuruma bu kadar da alçakça saldırılmaz ki canım.
**
Aylardır darbe iddialarıyla yatıp kalkıyoruz.
Aylardır siyasilerin ağzında suikast planlarından başka sakız yok.
Bazı gazete ve televizyonlar işi o reddeye getirdiler ki onlara göre asker elbisesi içerisindeki herkes potansiyel din düşmanı, darbeci, suikastçı…
**
-Nereden beslendiği malum dinci (!) ve liboş (!) gazetelerin ordu düşmanlığında birleşmeleri niçin hiçbirimizin dikkatini çekmez?
-Amerikancılığı dillere destan gazetenin vatanı bir karı memesine satarım diyen yazarıyla millete din-diyanet öğretme, gül koklatma derdinde olan gazetenin abdestli-namazlı yazarının ordu düşmanlığında birleşmeleri okuyucuyu niçin uyandırmaz?
-Ordunun istediği kişiyi istediği gün imha etme gibi bir gücü ve imkanı varken TBMMB aşkanına suikast planlayacak kadar salak olmadığı niçin hatırlanmaz?
-Orada burada şiir okuma sevdasına düşenler niçin bu gelişmeler karşısında milleti ordu düşmanlığı yapmanın yanlış olduğu konusunda uyararak
Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi!
Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi!
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın!
Galip et çünkü bu son ordusudur İslamın....
türünden şiirler okumaz?
-Niçin birileri çıkıp da “Hukuk, kararını verene kadar herkes suçsuzdur.”, lütfen susalım da mahkemenin kararını bekleyelim ikazında bulunmaz?
-Türk Silahlı Kuvvetleri niçin bunca asimetrik propaganda karşısında hukuki yollara başvurup hakkını aramaz?
Niçin ülke suni gündemlerle zaman ve mevki kaybetmeye devam eder?
**
Biz kör dövüşü gibi ordu üzerinden siyaset yaparken silahlı kuvvetlerde peşpeşe intiharlar yaşandı. (Hatırladıklarımın tarihleri aşağıda.)

Bazı gazeteler bunları “gurur intiharı” olarak sayfalarına taşıdılar ama TSK’ya saldırmayı farzı ayn olarak algılayan dinci ve liboş gazeteler ordudaki bu intiharları enine boyuna masaya yatırmadılar:

11 Kasım 2007 tarihinde Tabip Yarbay Nursal Gedik,

10 Ocak 2009 tarihinde emekli Jandarma Albay Abdülkerim Kırca,

26 Mart 2009 tarihinde, Kıdemli Yüzbaşı Olgun Ural,

26 Haziran 2009 tarihinde, Hakim Yarbay Tanju Ünal,

21 Kasım 2009 tarihinde, emekli Albay Belgütay Varımlı,

20 Aralık 2009 tarihinde Yarbay Ali Tatar intihar etti.

Malum gazeteler için aslında müthiş bir karalama fırsatıydı bu intiharlar ama onlar işin üzerine fazla düşmediler. Hadi bu subaylar suçlarını itiraf etmekten korktukları için hayatlarına son verdilerse? Hadi işin ucunda darbe, suikast, Ergenekon varsa? Bu haberler atlanır mı yahu?
**
Milletimizin gözbebeği ordumuz bilinçli bir şekilde ve de insafsızca yıpratılıyor. Sokaktaki vatandaş orduyu halk düşmanı, din düşmanı, hükümet düşmanı olarak görüyor. Son yapılan anketlerde TSK’ya duyulan güvenin % 93’ten % 63’lere geldiği övünülerek, sanki görev başarıyla yerine getirilmiş gibi anlatılıyor.
Bu operasyonun burada bittiğini düşünenler yanılıyor. Yakın hedef, TSK’ya güveni % 50’nin altına düşürmek, devamında da AB’nin istediği düzenlemeleri seri bir şekilde gerçekleştirmek!..

Selçuk PEKER

Hiç yorum yok: